Pages

21 Ocak 2013

BİR ERKEK...

Kaç zaman olmuş buralara girmeyeli. Fark ettim ki yalnızlaştı bedenim, yanınıza koştum. Demeyin vefasız diye bilirim anlarsınız siz beni. Düşünsel olarak zor dönemlerden geçiyorum, sanırım sınanıyorum. Artık kim tarafından bilemiyorum. Belli olan bir şey varsa artık satırlara dökme zamanı geldi.

Zamanın değerli bir varlık olduğunu anlamak benim için zor olmamıştı. Ufacık bir veletken farkındalıkları yüksek biriydim. Okumayı reklam panolarından öğrenmişim mesela. Sabah olup okula gitmeyi, öğleden sonra oyuncak insanlarımı-batman,spider-man,kaptan amerika vs.- 11er'den ayırıp çift kale maç yapmayı seçmiştim çoğu zaman halı üzerinde. Çok kez halı desenlerinden kendime bir E-5, bir otopark yarattım. O zamanlar zaman kavramı yoktu belki de üzerimizde. Nasılsa her günüm birbirine çok benzer bir şekilde devam ediyordu. Aynı döngüyü sürdürmek nasıl bir zaman farkındalığı yaratılmasını sağlayabilirdi ki. Günlerin birinde sevdiğin iki insanı kaybedersin. Kendi canından. Daha çok küçüksündür asla farkında olmazsın aslında olanların. Bak düşün 5.sınıfa giderken ben ev değiştirmiştik, 5.sınıftan önce kaybettim çok sevdiğim hacı dede ve hacı anneanne dediğim nur yüzlü insanları, yaşım heralde 9-10'dur maksimum. Nur içinde yatsınlar. İnanın şimdi düşündüğümde çok daha fazla üzülürüm, o zamanlar bunun bile farkında değilmişim. Hani haberlerde görüyoruz, 4 5 yaşındaki çocuklar babalarını toprağa verirken anlamıyorlar bile, farkındalık gelişmiyor işte. Çevrendeki herkesin gözyaşı dökmesi ufacık bir kıpırdanma yapıyor yüreğinde o kadar. Çok okumadım ben. Hiç övünmem bu huyumla. Çok büyük pişmanlığımdır. Bazen laf sokar bana kız arkadaşım: Senin kadar az kitap okumuş biriyle bunları tartışamam diye; büyük meselelerde. Haklısın be gülüm tartışmak isteyen kim zaten gül gibi geçinmek varken :) Neyse.. Sonra zamanın çok daha hızlı akmaya başladığını fark ettiğim yıllara geldim. Eve yeni bir can gelmesi her zaman bir silkinmeye sebep olur. Bakın çok net hatırlıyorum kardeşimin salıncağına sığdığım ve salonda sallandığım zamanları. Şimdi kapatın gözlerinizi ve düşünün hatırlayabildiğiniz en en en eski anınızı. Eminim ki geçirilen fiziksel ve ruhani değişim hepinizi tekrar dehşete düşürecek. Tabi her gün geçmişini yanında, işinde, eşinde çocuğunda taşıyıp, yaşlandığını anlayamanlar var. Filmlerin klişe sahnesidir: Esas erkek aylardır işine yoğunlaşır. Eşini, çocuklarını ihmal eder. Kadın evi terk eder. Sonra esas erkeğimiz aynaya bakar! Gerçek gün yüzüne çıkar. Yaşlanmışız ya la! O kırışıklıklar ne öyle, burundan kıllar fışkırmış. Yapma lannn! Yaptın bir kere farkına varmadın bile olanların kamil.

Zamanın değerli olduğunu anlamak için illa sevdiklerinizi kaybetmeniz gerekmez ya da böyle çok vurucu olaylar yaşamak zorunda kalmaya gerek yok. Eğer lise anılarınızı üniversitenin son yılında dün gibi hatırlıyorsanız, ilkokulda; tasolarla futbolcu kartlarıyla yaptıklarınızı çok çok net hatırlıyorsanız. Bak çok net söylüyorum. Bugünden yarınınızı planlamaya başlayın. Çünkü bilin ki bugünü hatırlamanız çok yakındır.

Neyse, neden böyle zamandan, çocukluktan girdik, bir erkek ile ne ilgili var? Aslında çok yok. Çok akıcı oldu kaptırdım gittim. Missing partlar var yazımda farkındayım. Yukarıdaki çocukluğun bir kısmı benden, bir kısmı sizden. Bir erkeğin zamana bağlı değişiminden söz etmek lazım belki de şimdi. Böyle bağlarsak herkeşler mutlu olur. Biraz gururdan, biraz onurdan, biraz şerefden, biraz alçaklıklardan, biraz klişe olalım başımız az ağrısın bugün. Okurken çayı yudumlamaktan yorulalım, biraz cips yemenin boku çıksın. Ocakta yemek unutalım ama dibi tutmamış olsun. Neyse....

Türümün bugün kendini ağırdan satan örneklerinden değil, biraz daha çevremizde az yaygın olanlarından bahsetmek lazım. Biz türk erkekleri olarak burnumuzdan kıl aldırmayız bilirsiniz. Bazılarımız gitmeyi bilmez, gitmeyi seçmez, gidemez. Bazen arkasında bırakıcaklarının, bulacaklarından çok daha iyi olduğunu bilir cesaret edemez. Türk hatunlarımızın kimse alınmasın çok daha üste düşme meraklısı olduğunu hep biliriz. Bir erkeğin hayatını değiştirmesi çok kolay değildir. Sabit bir iş, ev, aile. Bu düzen üzerine oturtmaya çalıştığı şeyler vardır. Düzenli bir adamın hayatına girecekseniz bilmelisiniz ki ona uymak zorunda kalıcağınız çok durum olucaktır. Yazının başında yalnızlaştığımı söyledim. Sanırım düzenim değişiyor yavaş yavaş. Düşüncelerim, suratım, üstüm başım, halim, tavrım. Günümün çok kısmı düşünmekle geçiyor. Ne iş yapıyorsun lan öyle sürekli düşün düşün kimse demiyor mu bir dur diye, yürürken bile düşünüyorum. Rutin hayatımı devam ettirirken düşünmeye devam edebilme yeteneği kattım kendime. Oldum olası iki üç işi bir arada yapmaya alıştırdım kendimi. Mesela bilgisayara yazı yazarken klavyeye bakmamayı öğrendim ki aynı zamanda tv'ye bakabileyim canım sıkılmasın. Bunlar çok iyiye işaret değil, bir adamın çok düşünmesi hiçbir zaman iyiye işaret değildir. Tecrübelerimle sabitledim bunları hep hayatımda, çok düşünen adamdan uzak durucaksın, çok şeye kafasını takar. Çok dürüstüm size bakın, çok şey düşünen adam çok sıkıntı yaratır. Ekonomik konuları, yüksek lisansını, yurt dışı seyahetlerini nasıl halledeceğini düşünür sıkıntı yaratır. Hergün yapamadığı ve yapamayacağı ama bir çıkar yol aradığı şeyler için düşünür. Her şeyi denediği ama mutlu edemediği kız arkadaşı için düşünür. Tatmin edemediği bir aile beklentisini düşünür. Düşünür babam düşünür normal hayatına devam etmekte zorlanır. Ama bu adam bir şeylere tutunursa, o tutunduğu şeyler onu hayata bağlar nitelikte önemliyse, onları hayatının merkezine koyarak cicim modundan hiç çıkarmaz. Bakın yine dürüst oluyorum...

Ne yaparsanız yapın bir adam sizi hayatının merkezine koyduysa gitmenizi gözünün önüne bile getirmek istemez. Kaybetmek onun için hayatının sonu gibi bir şeydir. Arabasını çok seven adamın kaza yapması gibi düşünün, ama arabanın pert olmasını! Böyle sorumluluklar almak herkesin harcı değildir elbette. Karşındaki adamın nasıl bir ruhani yapıda olduğunu anlamak zordur. Maalesef bazen sevdiğini çok üzersin. O sevdiğin kız ağlarken, bazen her şey 360 derece döner ve götüne girer. Bir erkek için elinden gelen her şeyi biri için yapması çok güzel bir şeydir. Kıymetini bilin. Bakın yine dürüst oluyorum. Neyin sizi mutlu edeceğini asla bilemezsiniz, ama bu adam sizi mutlu etmek için büyük ihtimalle yiyebileceği tek ekmeği bile tokum ben diyerek size verecek kadar şereflidir. Çok şey sunamıyorsa sizin hayatınızı güzelleştirecek eminim ki kalbime ve beynime bakmayı denedin mi demek istiyordur size. Sizin için herhangi biri olduğunu gördüğü/hissettiği her allahın günü kalbine çok derin kazıklar çakıyorsunuzdur, farkında mısınız bilmiyorum ama bir erkek aşık olmuş. Yine dürüst olalım bayanlar, bizim gibi sevmiyorsunuz. Sevmediğinizi siz bizden daha iyi biliyorsunuz. Eski dönemlerden beri hangi hatun gel kaçalım demiş cama taş atmış. Hep biz arkadaş hep biz. Kaslıyız diye hep bohça mı taşıyalım :) Çok net söylüyorum, şu dünya üzerinde gururunu onurunu aşk uğruna ayaklar altına alabilicek ilk insanlar türk erkekleridir. İş yerinde patron atar yapar umrumuzda olmaz, baba kızar umrumuzda olmaz, yolda kavga ederiz umrumuzda olmaz. Ama hatunumuz kötü demeyiversin hemen ayaklar altına alınan gururumuzla yaklaşırız sizlere. Haklı haksız farketmeden yeniden eskisi gibi olmak için varımızı yoğumuzu veririz aşk uğruna. Konumuzun başlığı bir erkek, zamandan geldik, sevdiklerimizle geçirdiğimiz geçiremediğimiz zamandan.

Evet aşık bir erkek için sevdiği ile geçiriceği her an çok önemlidir. Bazen köpek oluruz yaranmak için. Çok pis bir tabir değil mi. Kızmayın lan vallahi bunların bir çoğu karşılıklı. Sanmayın ki sadece erkekler olarak biz yapıyoruz bunları. Bir çok kızımız aynı tavırları sergiliyor tabi ki. Türk insanı sevdiğinde tam seviyor. Bak aynen şöyle oluyor: Yahu istemiyorum anlamıyor musun? Bitti benim için. Soğudum senden. ERKEK: Yapma ne yaptım ki ben sana, her şeyimi verdim ben sana. Kötülük etmedim ben sana. Çoğu şeyde anlayışlı oldum..... Yapma oğlum yapma işte. Anlamıyor musun her şey bitmiş. Sen hala gözünün içine bakıyorsun onun, hatun kişisi bitirmiş işte. Gitme üstüne. Ama olmaz biliyor ki hayatı adam akıllı gitmez. Bir kere aşık olduk mu tamam! eğer yürümüzse, işler iyi gitmez, okul gitmez, eş dostu çekemeyiz hiç. Bazen onlarca anıyı sen bir kenara atamazsın, senin için önemi daha çoktur. Ama işte gör lan karşındaki için hiç bir önemi yok. Olmaz abi bırakmam, ben çok seviyorum onu. İyi bok yiyorsun bırakmıyorsun. Son şanslar istemeler vs. Ulan sen zaten bu ilişki için varını yoğunu vermişsin, verecek bir iliğin kalmış, bir de B + kanın. Böbreği bile satmışsın neredeyse para yetsin diye. Bırak hayatına bak. Olmaz.. Kızdan ufak bir ışık görür ve hayatının en güzel gününü yaşar birden. Birden her şey için umut bulur. Gurur vs ne varsa bırakır orada. Bırakır ama hiç umurunda değildir, sevdiği yanındadır. Yapması gerekeni yine yapmıştır. Yalvarmıştır, bahaneler bulmuştur, yine elde etmeye çalışmıştır. İşte o olmayacak olanı oldurmuştur. Ama aslında olmayacak olanı oldurmuş olmanın yanlış olduğunun farkına varamamıştır. İşte o an durdurup biri omzuna dokunup "hayır" demeliydi. Bu süreç sonrası tamamen egemenlik karşı tarafın eline geçmiştir. Ya ne olacağdı yağız delikanlı.. Ömrünün kaç yılını geçirdin, neler verdin, neler aldın, terazi bile denge değilken kendini bu ezdirme nedendir. O süreç sonrası yiyeceğin laflar şöyle olacaktır: senin ona yalvarmaların, onu geri döndürmen, onun senden soğuması, zaten aranızın sürekli gergin olduğu gerçeği, eskisi gibi olmadığınız. Sen onu hala eskisi kadar seviyorsun delükanlı ama artık karşıdan beklentilerini düşük tutma vaktin geldi. Bak sana laflar sokuyorsa yalvarmam ben sana ayrılmak istersen ayrıl diye kavgalarınızda git. Bekleme artık. Olmaz oğlum abi tavsiyesi sana.

Nihat doğan gibi sallıyor sandım kendimi yukarıyı okudum da şimdi neyse ki problem yokmuş. Bir erkeğin sizlere verebileceği çok şey var hanımefendiler. Bunu cinsel yoldan algılamayın. Gerçekten bir erkeğin yaratabilecekleri karşısında çok şaşırırsınız. Ama şunu unutmayın. Erkek gerektiği zaman gitmesini çok iyi bilir. Bizler şerefimizi gururumuzu ayaklar altına aldığımızı düşünsek bile bilin ki her şeyi, her zaman yemeyiz. Bir gece yatarken aklımıza koyduysak bir şeyleri, sabahında her şey çok daha farklı bir dünyadır bizim için. Bazen kaybettikleriniz bir adamdan çok daha fazlası olur. Bazen huzurunuz, mutluluğunuz, güveniniz, sokağınız, arabanız, istanbul'un her köşesi sizin için kayıptır bu adamın gidişiyle. Giden bir adamı, küsen bir adamı geri döndürmek çok zordur. Nasıl o aşk ile size bağlandıysa, o bağı kopardıktan sonra hayatınıza bir daha geri dönme ihtimali yok denecek kadar azdır. Cesaretini toplamış bir erkeği yolundan kimse ayıramaz. Bazen ağzınızdan çıkan son kelimenin seni seviyorum olmasını istersiniz, gidersen ben sana yalvarmam değil. Hepimiz hayatımızda bir kere beinaheleidenschaftsgegenstand'ımızı yaşayacağız. Ve hepimiz lebenslangerschicksalsschatz'ımız için umudumuzu bırakmayacağız. Yalnızca cesur olanlar ve o cesaretin ne zaman geleceğine siz bile inanamazsınız..

Bilmelisiniz ki hayat sürprizlerle doludur, şüphesiz biliyorsunuz lafa gel. Benim hayatımın en güzel anıları hiç düşünemeyeceğim bir yerden çıkageldi ömrüme. Ama belli ki anı olarak kalacaklar :) Nesilden nesile aktaracağım onları, bu benim en büyük sözüm. Bazen anılarla yetinmek zorunda kalabilirsiniz.. Dilerim herkes en çok istediğine kavuşur. En çok istediği ile yaşlanır. Seven bir erkek ile zamanda kaybolup gider. Ben mi ? Ben yalnızlaşmaya devam edeceğim, büyük ihtimalle yalnız başıma ölürüm huysuz bir ihtiyar olarak :) herkese iyi geceler, bol güneşler. Yakın bir zamanda görüşmek üzere..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder